top of page

Bilebilir miyim? - Kuşku Üzerine Felsefik Bir Bakış

Kontrol etmeliyiz. İnsanlar olarak içinde bulunduğumuz dünyayı, evreni kontrol etmeye çalıştığımız, kontrol ettiğimiz gibi kuşkularımızı da kontrol etmeliyiz. Kırılganlaşır, yıkılmaya yüz tutmuş apartman misali yerimizden oynarız yoksa. Ve belki de en sonunda yıkılırız. Çünkü kuşku duyduğumuzdan da kuşku duyarız. Kendimizden büyük egomuza kuşku duyduğumuzu anlatamayız. Çünkü biz en iyisiyiz. Hep en iyisiydik, hep en iyisi olacağız.


İnsanı, az bilmek kadar kuşkulandıran hiçbir şey yoktur. “Cahillik mutluluktur.” derler. Gerçekten öyle mi? Cahil olduğumuzu nereden bilebiliriz? Cahil olduğumu nereden bilebilirim. Bilgi ölçütünü neye göre kıyaslayabiliriz? Ya hiç kimse hiçbir şey bilmiyorsa? Eninde sonunda bilgi zaten neydi ki? Peki, ben kuşkumu bilgi ile azaltabilir miyim? Öyle gözüküyor. Ancak bilginin doğru olduğunu nereden bilebilirim? O bilgiye güvenebilir miyim? Her türlü içimde bir kuşku olmaz mı?


“Kendi gözlerimle görmediysem inanmam.” Peki, gördüklerinin gerçek olduğunu nereden bilebilirsin? Sana göre olan, gerçek olan şey bir başkasına göre o gün, o zaman, orada gerçekleşmemiştir. Sebin aksine birçok kişi de aynı şeyi iddia etmektedir. O zaman kendinden kuşku duyabilir misin? O zaman gördüklerinin gerçek olamayabileceğini kabullenebilir misin?


Eğer kuşku duyduğumdan kuşku duymazsam, kuşku duyulmayacak en az bir şey bulmuş olurum gibi görünüyor ancak zihin hallerimden kuşku duyuyor olmam gerçekten kuşku duyup duymadığım konusunda kesin bir bilgi içermez; belki de kuşku da dahil olmak üzere zihin hallerimin hepsi bilgi üretmeyen ve gerçekten var olmayan şeyler olabilir? Nereden bilebilirim? Bilebilir miyim?


Burada inanç giriyor devreye. Çünkü kuşkular bizi ölüme kadar sürükler, öldürtür, insanlıktan çıkarır. Zaten şu ana kadar bütün soykırımlar, savaşlar insanlığın bencilliğinden, açgözlülüğünden, kuşkularından kaynaklanmadı mı? Kaynaklanmıyor mu? Çünkü bizler kendimize güvenmeyi bilmiyoruz. Bu yüzden birbirimizi kıskanmaya meyilliyiz. Aslında hepimiz korkağız. Kendi potansiyel “Ben bunu yapamam.” veya “Ben bunu yaparım,” düşüncelerimizin kölesiyiz. Bunu görmek istemiyoruz. Kendimiz hakkı da bu gerçeği görmezden geliyoruz. Bunun yerine ölmeyi, öldürmeyi tercih ediyoruz.

Evet, daha önce de belirtmiştim ya da belirtmeye çalışmıştım: Kuşkuların fazlalaştığı yerde devreye ya vahşet girer ya da inanç. Belki de bu yüzdendir ki din en büyük silahtır. Belki de bu yüzdendir ki inancımız en büyük yalanımızdır. Kuşkularımızı söndürmeye çalışırız çünkü. Onlar bizi söndürmeden önce. Bu yüzden etrafımızdaki ve kendi içimizdeki düşüncelere kulaklarımızı kapatır, “Ben inandığımı yapacağım. İnanıyorum.” deriz. Çünkü bize göre tek gerçek doğru inandığımız şeydir. O zaman kuşkulara yer yoktur.


İtalyanlar, "Il dubbio scaccia la fede.” derler. Kuşku inancı başından savarmış. O zaman şunu da ekleyelim: “La nostra fede dissipa anche i nostri dubbi.” İnancımız da kuşkularımızı başından savar.

10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Doğruya İnanırken Dahi Sapkınlık

Felsefe; varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi konularla ilgili özsel sorunlara ilişkin yapılan çalışmalar...

Comments


bottom of page