En sevdiğim Antik Yunan mitoslarından biridir ‘’Pandora’nın Kutusu’’... Efsaneye göre Prometheus, Tanrı Zeus'tan gizlice bilgelik ateşini çalmış ve insanlığa vermiştir. Bu duruma çok öfkelenen Zeus, Prometheus'u o zamanlar kimsenin yaşamadığı Kafkas Dağlarında zincire vurdurur. Yaptığının karşılığında bir kartal her gün Prometheus'un ciğerini yemek ve her seferinde de ciğeri tekrar oluşmak durumundadır. Prometheus Herkül tarafından çektiği işkenceden kurtarılır. Zeus bu duruma tepki göstermez ancak onu sonsuza kadar cezalandırmak amacıyla zincir halkalarının Prometheus'un ayağında kalmasını sağlar. Tüm bu yaptıklarına rağmen Zeus’un intikam ateşi sönmemiştir: İnsanlardan da intikam almak istemektedir.
Bu yüzden oğlu ve ateşler tanrıs olan Hephaistos’a emir vererek balçıktan bir kadın figürü yapmasını ister. Kadına “tüm tanrıların hediyesi” anlamına gelen “Pandora” ismi verilir. Pandora Antik Yunan'da İslamiyet ve Hristiyanlıkta geçen Havva gibi ilk kadın olarak kabul edilir Zeus, ilahi güzelliğe sahip olan Pandora’yı, Prometheus’un ikizi olan Epimetheus‘a bir kutuyla/küple gönderir. Kapıyı çalan Pandora’nın güzelliğinden büyülenmiş olan Epimetheus, onu evine eşi olarak alır. Söz konusu kutuyu/küpü açmasını Pandora’nın kulağına fısıldayan Zeus’un, artık insanlıktan intikam alma zamanı gelmiştir. Zeus sayesinde kutuyu/küpü açan Pandora, insanlık arasında mutsuzluğu salıvermiştir. Böylece kötülükler dünyaya ve insanlığa yayılmıştır.
Bu mitosun bir başka versiyonunda Zeus kendinden ateşi çalıp insanlara veren Prometheus'un kardeşi Epimetheus'a balçıktan yapılmış Pandora'yı dokunulmaması şartıyla hayat arkadaşı olarak gönderir. Epimetheus kardeşinin tüm uyarılarına karşı Pandora ile evlenir. Zeus'un açılmamak şartıyla evlilik hediyesi olarak verdiği topraktan yapılma çömlek bir süre sonra merak duygusuna yenilerek açılır ve kutunun içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılmaya başlanır.
Bir başka yorumlanışta da Tanrı Hermes'in, Olimposa giderken sırtındaki sandığı açılmaması şartıyla Pandora ve eşine bıraktığı, Pandora'nın ise merak edip kutuyu açmasıyla birlikte hanelerin üzerine pişmanlık, kızgınlık, kibir gibi kötü özelliklerin çöktüğü betimlenir.
Yukarıda geçen tüm yorumlanışlarda ortak iki nokta vardır: İnsanlığı kurtaran ve adeta bir kahraman olarak nitelendirilen Prometheus bir ‘’erkek’’, dünyaya tüm kötü özelliklerin yayılmasını sağlayan ve türünün ilk örneği olan bir ‘’kadın’’dır…
Ne acı değil mi?
Yaşadığımız ataerkil toplumda kadının hor görülmesi, 2. varlık olarak görülüp hayvanlaştırılması aslında mitoloji tarafından bile empoze ediliyor. Peki günümüzde hangi belirtiler var!? Televizyon örneğin. Aptal kutusu olarak nitelendirilen televizyonun standartlaştırdığı, en kolay ulaştığı ve etkilediği kitle kadınlardır. Kadınlar, televizyonun hem hedef kitlesi hem de yoğurduğu hamurdur... Bu hamur, kadınlığa dair tanım ve imgeleri yeniden üretmek ve ataerkil düşüncenin idealize ettiği kadınlık rollerinin yayılması ve korunmasına hizmet etmek amacıyla değerlendirilir. Televizyon, mevcut düzeni yeniden üretirken, aynı kadın imajlarını da sürekli olarak tekrarlanmaktadır.
Bir örnek mi görmek istersiniz!? Yazın bitişiyle beraber veda ettiğimiz televizyonlarda yayınlanan anlamsız yaz dizileri... Her yaz istisnasız her kanalda en az bir tane saf, sakar, fakir ve tabii ki çok güzel olan bir genç kadın olur. Hayat ona sürekli olarak olumsuz tarafını gösterir. Babası alkolik, annesi başka bir adamla kaçmış, kardeşlerinin bütün yükü onun omuzlarında olan bu genç kadın, hiçbir zaman için pes etmez. En sonunda da bütün bu acıları çeken, zorluklara katlanan genç kadın mutluluğu karşısına çıkan zengin, çok yakışıklı bir erkekte bulur ve mutlu son(!)
Kulağa ne kadar hoş geliyor öyle değil mi? Kadın, çektiklerinin karşılığını ‘’erkeğinde’’ bulur. Ah keşke her kadın böyle biriyle karşılaşsa ve hayatının sonuna kadar mutlu yaşasa(!) Çünkü belli bir yaştan sonra evlenmek, yaşam arkadaşını bulmak toplum için bir zorunluluktur. Düşünün. ‘’Evde kalmış’’ olarak adlandırılan kaç kişiye rastladınız? 1, 5, 10, 30? Hepsi ya da büyük bir çoğunluğu kadın öyle değil mi? TUİK(Türkiye İstatistik Kurumu) tarafından yayımlanan bir rapora göre boşanan çiftlerin sayısı 2019 yılında 156 bin 587 iken 2020 yılında %13,8 azalarak 135 bin 22 oldu. Bin nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2020 yılında binde 1,62 olarak gerçekleşmiş vaziyettedir. Nedense hiçbirimiz hayal ettiğimiz ya da hayal ettiğimizi zannettiğimiz o ‘’mutlu yaşama’’ ulaşamıyor.
Ya kadın cinayetleri? Durum çok mu farklı? Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre 2008'de 80, 2009'da 109, 2010'da 180, 2011'de 121, 2012'de 210, 2013'te 237, 2014'te 294, 2015'te 303, 2016'da 328, 2017'de 409, 2018'de 440, 2019'da 474 olmak üzere 2008-2019 yılları arasında toplam 3.185 kadın öldürüldü. 2020 yılı raporuna göre ise Türkiye'de 2020 yılında erkekler tarafından 300 kadın öldürülmüş ve 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. VE EVET.. BU SADECE BİLDİKLERİMİZ.
Dünya’nın ortasından bir örnek verip tadımızı kaçıralım mı!? HAHAHA tabii artık kimde tat kaldıysa? Farkhunda Melikzade’nin öldürülmesi der susarım.
Farsça’da Ferhunde ‘’hayırlı’’, ‘’sevinç’’ anlamlarına gelmekte. Peki, adaşımın öldürülmesi nasıl mı gerçekleşti?
Farkhunda 27 yaşında bir Afgan kadınıydı. İlahiyat öğrenimini yeni tamamlamıştı ve öğretmen olmak için hazırlanıyordu. 2015 Mart ayında din eğitimi verdiği caminin önünde din ticareti yapan mollanın muska sattığını gördü. Mollalardan hiç hazzetmeyen eğitimli Farkhunda Kuran’da böyle hurafelerin geçmediğinden bahsederek tepki gösterdi. Tam dini pazarlayan bir sahtekardan beklenildiği gibi molla ‘’Bu kadın Kuran yaktı. Kendi gözlerimle gördüm.’’ dedi. Bunun üzerine büyük bir kalabalık Farkhunda’nın üzerine yüklendi. Kalabalık ne olduğunu sormadan linç etmeye başladı. İlk önce kafasına vurdular. Çünkü bu kafanın içinde fikirleriyle uğraşamayacağı bir beyin olduğunu biliyordu.
Bir binaya çıkarıldı, aşağı atıldı, yerlerde sürüklendi, üzerinden araba geçti… Başka hiçbir canlının yapamayacağı bir vahşetle linç edildi. Yaklaşık 200 erkek tarafından nefretle katledildi. Sonra akıl hastası olarak damgalandı.
Peki buradaki gerçek akıl hastası kimdir?
Suriye’de kaç Farkhunda’yı kaybettik?
Türkiye’de kaç Farkhunda’yı kaybettik?
Dünya'da kaç Farkhunda’yı kaybettik?
Comments