top of page

Gerçekten… ne seni mutlu edecek?


Yavaş yavaş intihar ediyorum… Yani hemen hemen herkes gibi. Ne yazmam gerektiğini bilmiyorum. Düşüncelerim bu kağıt parçasına sığar mı ki? “Neden” diye sorguluyorum bazen. Tüm bunlara gerek var mıydı? Bir ip üzerinde gibiyim; başlangıcı belli, ancak nerede biteceği, kesileceği belli değil. Sahi… belli olsa daha mı iyi olurdu? Hiç zannetmiyorum. Tüm bu düşünceler beni bitiriyor. Yazmam gerek. Gecenin yarısında uyuyabilmek için yazmam gerek. Bazen etrafıma bakıyorum: “İnsanlar ne kadar saçma!” diye geçirmeden edemiyorum, kendime kızarak sanki insan değilmişim gibi. Neden böyle diyorum? Bilmem. Ne kadar da gereksiz rutinlerle, konularla, işlerle kendilerini donatmışlar… Ne kadar da sevinçlerini, kinlerini, kıskançlıklarını açıkça belli ediyor daha sonrasında ise kolayca yalan söyleyebiliyorlar. Bu yazdıklarımı başka kimseye anlatamıyorum. Çünkü artık insanlar karşılarındakini anlıyormuş gibi yapmaktan sıkıldı. İstediğimiz şeyleri gerçekte ne kadar istiyoruz? Ya da ne kadar istediğimizi zannediyoruz? Bizi gerçekten mutlu edecek mi? Düşün. 80 yaşındasın ve artık elinde sadece ölecek olmanın kesinliği var, her zamankinden daha fazla. Geçmişe bakıyorsun, her ne kadar yapmaman gerekse de bugünlerini hatırlıyorsun. Ne yapardın? Çoğu insan ölüm döşeğinde yaptıklarından ziyade yapmadıklarından pişman olur. Peki senin için durum nasıl olacak? Neden bunları düşünüyorum? Bilmem. Belki de düşüncelerimin hayatım gibi kesin, bilinmez sınırları olmadığından. Bazen diğerleri gibi olmak istiyorum. Anı yaşayan ya da en azından yaşamaya çalışan düşüncelerinde boğulmayan tiplerden. Ne kadar da zor. Sürekli kafamdakileri boşaltmak için yürümek zorundayım. Kendimin farkında değilim. Neleri yaptığımı, neleri yapabileceğimi.


Şunlara bakın hele, altlarında son model arabaları gözlerinde küçümseyen bakışları ve sayılara göre insanları gruplandıran zihinleri. Ne zaman bu duruma düştük? Şu zamana kadar kurban olan ben sonunda anladım ikiyüzleri arasındaki farkı. Okumuş oldukları ancak insan olamadıkları gerçeğini.


Seri üretim mallar gibiyiz. Aramızda illaki çıkıyor bozuklar. Peki o bozukların tabağındaki asıl tadı verebileceğini nereden bilebilirsin?


Var bir amacımız: mutlu olmak. Yazması bile ne kadar tüyler ürpertici. Peki söyle bakalım. Ne seni mutlu edecek? Boğaziçi hukuk mu yoksa psikoloji mi?


12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


bottom of page