Arkamda bıraktığım bir fikir değil, açlık ve susuzluğu bal eylemiş bir kalptir.
• Aşk sizi baştan çıkarırsa, takip edin onu
Yolları sarp, yamaçları dik olsa da.
Kanatları sizi sardığında, bırakın kendinizi,
Telekleri arasındaki saklı kılıç yaralasa da.
Ve sizinle konuştuğunda inanın ona.
Sesi düşlerinizi karartsa da karayelin bahçenizi harap ettiği gibi.
Çünkü Aşk sizi taçlandırdığı gibi çarmıha da gerebilir. Büyüttüğü gibi, budayabilir de.
Yükseklerinize uzanıp üneşte salınan en kırılgan dallarınızı okşadığı gibi,
Köklerinize inip tutunduğunuz toprağı sarsacaktır.
Mısır demetleri gibi sizi kendisinde toplayacak,
Çıplak bırakana kadar harmanda dövecektir sizi.
Sapınızdan ayırıp özgürleştirecek.
Öğütecektir bir beyazlığa.
Yoğuracaktır sizi hamura;
Ve sonra sürecektir sizi kendi kutsal ateşine ki kutsal ekmek olasınız Tanrı’nın kutsal
sofrasına.
İhtiyaç korkusu değil midir ihtiyaç?
Siz kimsiniz ki, sinelerini açmış, gururlarını ortaya koymuş insanlara çıplak, arsız diyebilesiniz?
• Evet, yaşam karanlıktır gerçekten, bir tutkun yoksa,
Ve tüm tutkular kördür, bilgin yoksa,
Ve nafiledir tüm bilgi, eğer çalışmak yoksa,
Ve beyhudedir onca çalışmak, eğer aşk yoksa,
Ve eğer çalışırsan aşkla bağlarsın kendini, kendinle, başkasıyla ve Tanrı’yla.
Senin mutluluğun, maskesini çıkarmış elemindir.
Kan ağladı kalbim çünkü özgür olamazsın özgürlükten bir amaçmış, bir bütünlükmüş gibi bahsetmeyi bırakmadan; olamazsın özgür, özgürlük arzun seni dizginlediğinde.
Ve nedir özgürlük, özgür olmak için kurtulmak zorunda olduğun yüklerinden başka?
Ruhun bir savaş meydanıdır, aklın ve yargın savaşır tutkun ve açlığınla.
Acı: Anlayışınızı örten kabuğun kırılışıdır.
Zaman da, sevgi gibi, bölünmez ve adımsız değil midir?
Yakarışın, kendini semaya açman değil midir?
Yaşlılığın pişmanlıkla anar hazzı, sarhoşluğun hataları gibi. Oysa pişmanlık aklın sisidir, cezası değil.
Hazzı reddetmek, biriktirmektir derinlerde.
Mutluluktur güzellik, gereksinim değil.
Ölümün ruhuna ermek istersen, kalbini yaşamın bedenine aç.
コメント