top of page

İlk Öykü Denemelerimden: Farklıydım

Farklıydım... Her insanın birbirinden farklı olduğu gibi, ama sadece benim farklılığım daha çok göze batıyordu ve tabi ki daha çok yargılanıyordu.


Doğumumdan itibaren çok nadir görülen bir hastalıkla boğuşuyorum. 'marfanoid-progeroid-lipodystrophy syndrome' adı veriliyor. Kısacası kilo alamıyorum, ne kadar yesem ve ne zaman yesem de. Hayatım boyunca otuz beş kilonun üzerine çıkmadım. Kulağa güzel geldiği kadar gerçekte de öyle. Bir gözüm görmüyor. Herhangi bir şey sağ tarafımda kalınca onu göremiyorum. Böylece bana kaba davranan, zorbalık eden herkesi görmezden gelebiliyorum ve bu çok zevkli! Ailemin birinci çocuğuyum. Doktorlar koşmamı, konuşmamı, düşünmemi yani kendi başıma yapabileceğim hiçbir şeyi yapmamı beklememeleri gerektiğini söylemiş. Çığlık atarak doğmam bile bir mucizeymiş.


Doğumumdan itibaren ailemi zor durumda bıraktığımı düşünüyordum. Ancak onlar hiçbir zaman neden ilk çocuklarının bu bilinmeyen problemlere sahip olduğunu düşünmedi. Bana ilgi gösterdiler. Beni sevdiler. Benim görüşlerime saygı gösterdiler. Tıpkı diğer ailelerin çocukları gibi.


O gün heyecanlıydım. İlk defa okul denen yere gidecektim. Nasıl bir şey olduğunu her zaman babamdan dinlerdim. Zaten babam ve annem de okulda tanışmış. Bana çok iyi vakit geçireceğimi, daha ilk günden birçok arkadaşa sahip olacağımı söylediler. Sabırsızlanıyordum. Hiçbir sabah o kadar erken uyanmamıştım. Gerçi o gün hiç uyuyamamıştım da. Karnıma ağrılar giriyordu ve hep hayaller kuruyordum. Belki ben de seveceğim biriyle tanışırdım, kim bilir?


Anneme hızlı olması için baskı yapıyordum. Nasıl da yavaş kahvaltı hazırlıyordu! Babam hala uyanmamıştı. Bu nasıl bir düşüncesizlikti? Hemen odasına koştum ve uyanana kadar üzerinde zıpladım. Gözlerini açıp beni görünce gülümsedi, kucağına aldı ve 'Her şey çok güzel olacak.' diye kulağıma fısıldadı. Kalktı ve giyinmeye başladı. Tekrar mutfağa giderek hiç vakit kaybetmeden kahvaltı ettim. En yeni elbiselerimi giydi. Kızıl saçlarımla üzerimdeki yeşil elbise tam bir uyum içindeydi, mutluydum. Gerçekten her şey çok güzel olacaktı.


Annem beni arabaya bindirerek okula doğru sürmeye başladı. Babam onun yanında oturuyordu. Hala gözleri yarı kapalıydı. Ama biliyordum ki o da en az benim kadar heyecanlıydı. Arabada bile yerimde duramıyordum. Yol ne kadar da uzunmuş! Sanki saatlerdir arabada oturuyorum. Oysaki sadece on beş dakika geçmişti. Yanından geçerken gürül gürül akan bir ırmak gördüm, güneş altında parıldıyordu. Yeşil ağaçlarla beraber insanın ruhuna işliyordu. Sonunda geldik; o büyük binayı görünce gözlerim kamaştı, ağzım açık kaldı. Çok kalabalıktı, benim gibi yeni gelen birçok çocuk vardı. Bazıları ailelerinin öğütlerini dinliyor, bazıları ağlıyor, bazıları ise benim gibi yerlerinde duramıyordu. Aralarında yaşça büyük, üst sınıflardan öğrenciler de vardı. Birbirleriyle konuşuyor, yeni gelen çocuklarla dalga geçiyorlardı. Heyecanım daha da artmıştı. Kalbimin atışları tüm gürültüyü bastırıyordu. Arabadan inmek ve inmemek arasında kararsız kalmıştım. Acaba nasıl olacaktı? Öğretmenlerim, yeni tanıyacağım insanlar beni sevecek miydi?


Derin bir nefes alıp arabadan indim. Annemle babam da arabadan büyük bir sevinçle indi. İlk çocukları okula başlıyordu! Annemin gözlerinden mutluluk gözyaşları akıyordu. Babamın bana sıkıca sarıldığı ve hepimizin bir arada olduğu anların fotoğraflarını çekti. Ardından ikisi de bana sıkıca sarılıp 'Hiçbir şeyden korkma, sen en iyisisin.' dediler. Benle beraber okulu görmek, ilk gün bitene kadar beklemek istiyorlardı. Fakat bahçede beni bıraktıktan sonra duramazlardı. Son kez 'Her şey çok güzel olacak.' dedikten sonra ayrıldılar.


Bahçeye doğru adımımı attım.


Rehber öğretmenler listeden öğrencileri okuyup birer birer sınıflara götürüyordu. Adımın okunmasını beklemeye başladım. Yaklaşık on metre uzağımda bir erkek çocuğu çığlık atmaya başladı. Çığlıkları öğretmenlerin seslerini bastırıyordu. Herkes ona bakıyordu. Ailesi yanında olmadığı için sakinleşemiyordu. Bazıları onu görünce ağlamaya başlıyor, fakat çoğu dalga geçiyordu. Ona acıyordum. Herkesin ona bakması ve çoğunun durumu anlamaması nasıl bir duyguydu acaba? Yoğun bir korku duyuyordu, endişeliydi. Korkusu çığlıklarını kat be kat arttırıyordu. Birden titremeye başladı, üşüyordu. Alnında minik minik ter damlaları birikmişti ama hala çoğu durumunu anlamıyordu. Sanırım panik atak geçiriyordu. Anlamıştım, çünkü aynısı kardeşime de olmuştu.


Yanına gittim. Beni görünce etrafında onunla dalga geçen öğrencilerin yüzlerinde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Bazıları iğrenerek arkasını döndü, bazıları daha fazla gülmeye başladı. Nedenini anlamıyordum, fakat önemsememeye çalıştım. Omzuna dokunup bana bakmasını sağladım. Kendime engel olamadım, sarıldım. 'Bakışım seni rahatsız ettiyse özür dilerim.' diye kulağına fısıldadım. O anda çığlığı kesildi. Bütün bakışlar üzerimizde toplanmıştı.


Bana bakmaya başladı. Yüzünde tatlı bir tebessüm belirdi. Gözleri parıldıyordu. Ben de ona bakmayı sürdürdüm. Aslında hoştu. Dalgalı kumral saçları, yeşil gözleri, pespembe yanakları vardı. Bir an çoğu kişinin onunla dalga geçmesini değil de anlamasını diledim. Kısık bir sesle 'Teşekkür ederim.' dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Aslında o an ne yaptığımı da bilemiyordum. Düşünmeden davranmıştım. Daha demin yaklaşık on metre uzaklıkta ona bakıyordum. 'Rica e-ederim.' dedim. Sesim titremişti. Neden böyle olmuştu ki?


*Egon Schiele, Seated Woman(1913)


Tekrardan öğrencilerin adları okunmaya başlandı. Birkaç dakika sonra o çağrıldı. Düşüncelere o kadar çok dalmıştım ki adını duyamadım. Ürkekçe öğretmene doğru yürümeye başladı. Ona bakan bazı öğrenciler kıkırdıyor, bazıları hala şaşırıyordu. Sınıfına doğru gitti. Sonunda benim ismim söylendi. Kafamdaki düşüncelerle beraber ilerlemeye başladım. Üst sınıflardaki öğrenciler aralarında fısıldaşıyordu. Bütün bakışların üzerimde toplandığını hissetmiştim. Nedenini bilmiyordum ama rahatsız olmuştum. Bir an önce sınıfa gitmeyi diledim. Bu okulun ilk günü değil miydi? Heyecanlı olmam gerekiyordu. Fısıldaşmalar devam ediyordu. Benim hakkımda mı konuşuyorladı? Hayır, hayır ben onların adlarını, hangi sınıfta olduklarını bile bilmiyordum.


Öğretmen bana doğru baktı. Fısıldaşmaları ve huzursuzluğumu o da anlamıştı. Beni sınıfıma doğru götürmeye başladı. Boğazını temizliyordu; sanki bir şey söylemesi gerekiyor ama söylememesinin daha iyi olacağını düşünüyor gibiydi. Heyecandan ne yapacağımı bilemiyordum. Adımlarımı zıplayarak atıyordum. Ne kadar da büyük bir okuldu. Acaba sınıfım neredeydi? Yürü yürü bitmiyordu. Bir köşeyi döndük ve sonunda sınıfıma gelmiştim. Öğrenciler gevezeliğe başlamışlardı bile. Öğretmen bana yerimi gösterdi ancak oturmak değil onlara katılmak istiyordum. Yanaştım. Beni gördüklerinde hiçbir şey demeden kendi aralarında konuşmaya devam ettiler. Biraz daha yaklaştığımda benden uzaklaştılar. Bağırmaya başladılar. Sınıf öğretmeni olduğunu düşündüğüm tombul, yusyuvarlak, kısa boylu sınıf öğretmeni onları sakinleştirmeye çalıştı. Hemen yerime koştum.


Bu ne idi böyle? Neden herkes bana bakınca ürküyordu? Ben hala aklımdaki o havalı çocuktum. Yoksa değil miydim? Neden beni öyle görmüyorlardı?


Sınıfımıza sekizinci sınıf öğrencileri geldi. Hepsi ne kadar da büyüktü! Ben de onlar gibi olabilir miydim? Sınıftan çıt çıkmıyordu. Herkes dikkatlerini onlara vermişti. Her biri bizden biriyle konuşacak, okulu tanıtacaktı. Benim yanıma gelen tıpkı benim gibi kızıl saçlı bir oğlandı. Rengi hafif sarımsıydı. Sanırım hastaydı. Koyu kahverengi gözleri, hafif kalkık bir burnu, ciddi bir yüz ifadesi vardı. Bana okul ile ilgili bir sunum yapması gerekiyordu. Sınıftan dışarı çıkamazdık, çünkü üst sınıftaki öğrencilerden biriyle bile olsak her an kaybolabilirdik. Kimse bunu istemezdi. Yanıma oturdu. Beni görünce huzursuzlandı. Sanki burada olmak istemezmiş gibi boğazını temizledi ve tabletinden açtığı sunumu anlatmaya koyuldu. Sandalyesi benden yaklaşık iki metre uzaktaydı. Daha iyi anlayabilmek için tablete yaklaşıyordum, fakat benden sunumu uzaklaştırıyordu. Birkaç defa denedikten sonra yapmamaya karar verdim.


Okulun kütüphanesi hakkında konuşuyordu ki birden bana dönüp, bakışlarını hafif kaçırarak 'Senin yerinde olsam bu okul için fazla ümitlenmezdim.' dedi. O anda neye uğradığımı şaşırdım. Tek istediğim oradan uzaklaşmaktı. Gitmek istiyordum, onun yüzünü bir daha görmek istemiyordum. Koşmaya başladım. Sınıftan çıktım. Hiçbir şey görmek, duymak istemiyordum. Arkamdan gelen bağırışları duydum. Sınıf öğretmeni arkamdan bağırıyordu, bana yetişmeye çalışıyordu ama ben çok hızlıydım. Ağlayarak merdivenlerden inmeye başladım. Nereye gittiğimi, ne yaptığımı bilmiyordum. O okulu istemiyordum, o insanları istemiyordum. Ben onlara bir şey yapmamışken onlar bana kötü davranmıştı. Bunu hak mı ettim? Beni neden sevmiyorlardı? Ben hepsini çoktan sevmiştim. Önemli olanda bu değil miydi? Koşuyordum, koşmak istiyordum. Uzaklaşmak, beni anlayacak, sevecek insanları bulmak istiyordum.


Su sesi duymaya başladım. Gözyaşlarımı sildiğimde okula gelirken ki ırmağın yanında olduğumu fark ettim. Hiç düşünmeden suya doğru yürümeye başladım. Ben buraya fazlaydım. Suyun ayak bileklerime geldiğini hissettim, daha derine gitmeliydim. Burada olmamalıydım. Su belime kadar gelmişti. Bu yetmez; daha derine, daha derine...


Omzumda bir el hissettim. Döndüğümde onu gördüm. Yeşil gözleri hala parıldıyordu, korkmuştu. Pembe yanakları daha da pembeleşmişti. Kumral dalgalı saçları hızla ırmağa girdiğinden ıslanmıştı. Adı okunurken ki o ürkek halinden eser yoktu. Beni tutmak için beline kadar ıslanmıştı. Bana teşekkür ettiği o kısık sesiyle 'Yapma.' dedi. 'Kendin için bunu yapma, pes etme.' Ne demeliydim? İster istemez titremeye başlamıştım. Arkamdan bana yetişmek için çok hızlı koşmuştu. Nefes nefeseydi. Akıntı güçlüydü. Beni ırmaktan çıkarmak istiyordu. Karşı çıkmadım. Uğradığım şaşkınlıkla ne yapacağımı bilemiyordum. Biraz soluklanınca bana, 'Herkes farklıdır sen sadece daha farklısın.' dedi. Daha adını bile bilmiyordum ama bana hayatımın iyiliğin etmişti.

13 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Beğendiğim Bir Başka Öyküm: Artık

Kızlarına bakıyordu. Uğruna ne çileler çektiği kızlarına. Kocası gittiğinden beri üzerine atılan iftiralardan, suçlardan koruduğu,...

1 Comment


Begüm Serttaş
Begüm Serttaş
Aug 26, 2022

"" Herkes farklıdır sen sadece daha farklısın"" 🤯🤩😍

Like
bottom of page