Yıllar önce bu kitabı okuduğumda ileriye bir not olarak şöyle demişim:
‘Bu kitap 3 farklı ve birbirinden güzel hikayelerden oluşuyor. Kitabın genel teması hak, hukuk, adalet ile ilgili. Şu ana kadar en sevdiğim Stefan Zweig kitabı. Nedeni ise birçok hikayeden oluşuyor olması.Çok sürükleyici, sade bir anlatım tarzı var. Özellikle birinci hikaye beni çok etkiledi. Bu hikayeler aslında bazı efsanelerden ve kutsal kitaplardan ilham alınmıştır. Hepsini teker teker anlatmak istemiyorum fakat önsözde hepsiyle ilgili bilgiler var. Bana güzel gözüken yerleirnaltını çizdim.Eğer unutursan ilk okuyacağın kitap bu olsun.’
Evet içerik bakımından yeterince kitabı ele alamamışım ancak geri kalan kısmın çoğuna katılıyorum:)
''Zweig'in beş menkıbesinden üçü yer almaktadır. Bunlar: Rahel Tanrı'yla Hesaplaşıyor (1929), Üçüncü Güvercinin Hikayesi (1916) ve Ölümsüz Kardeşin Gözleri (1922). (.........) Diğer iki menkıbesi ise birkaç çevirisi bulunan Gömülü Şamdan (1937) ve Zıt İkizler (1937).’’(önsöz)
Kitaptaki üç öyküde de insanlar insanlar huzuru, barışı, Tanrı’yı ve kendilerini arıyorlar. Bir anlamda kendilerini keşfetmeye çalışıyorlar. Üç öykünün ikisi Kutsal Kitap’tan, üçüncüsü bir Hint efsanesinden alınmadır. Hadi gelin şimdi bu öyküleri teker teker inceleyelim!
Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
Kitaptaki en sevdiğim öyküde Zweig’ın çok sevdiği merhamet ve hoşgörü konusu işleniyor. Öykünün ana kaynağı Kutsal Kitap’tır. Rahel, Tanrı’nın karşısına çıkarak ondan yoldan çıkan çocuklara yardım etmesini isteyip sonsuz merhametini ve hoşgörüsünü hatırlatır. Bu değerleri Tanrısına kendi çapında hatırlatırken onu duyan insanlar, Tanrı’nın tüm gazabıyla ona şimşek indireceğini düşünerek kaçar. Melekler dahi Tanrı’nın öfkesini görüp hiçbir şey hissedememelerine rağmen bakışlarını başka yöne çevirirler ancak Tanrı Rahel diğer kullarından daha çok sever.
Tanrı’dan insanlara merhamet dilerken ona güçsüz bir insan olarak kendisinin nasıl yüreğinin acıdan kan ağlarken bağışlayabildiğini anlatır. Yakup, Rahel ile tanışır, dayısının yanında kaldığı sürede birbirlerine aşık olurlar. Evlenme isteklerinin Rahel’in babasına belirtirler. Babası, Yakup’un çalışkanlığını ve sabrını ölçmek amacıyla 7 yıl onun yanında çalışmasını isterler. Ömür gibi gelen yedi yılın ardından düğün günü gelir ancak babası Rahel yerine büyük kızını Yakup ile evlendirmeyi tercih eder. Bunun nedeni büyük kızın evlenmeden küçük kızın evlenememesidir. Kardeşinin Tanrı’yı anarak ondan yardım dilemesiyle Rachel yumuşar. Gerdek gecesinde Yakup, ablasının rahmine tohumlarını bırakırken bir problem olmaması adına Rachel yanlarında saklanarak bekler. 7 saat yüreğinin gazabını dindirmeye çalışır. Uyurlarken orayı terk eder. Sabah Yakup adeta boğa gibi kükreyerek uyanır. Öfkesinin içindeki büyük bir aşkla Rachel’i gördüğünde ona yumruk atar. Akan kanını öperek dindirmeye çalışır. Rachel ikinci karısı olur. Burada bile aslında kadına erkeğe kıyasla verilen önemi görmekteyiz.
Üçüncü Güvercinin Hikayesi
Kitaptaki hikayeleri kendi zevki göre sıraladığımda bu hikaye son sırada yer almasına rağmen belki de en etkileyicisiydi. Bunun nedeni ise günümüz dünyasına en çok hitap eden hikaye olmasıydı. Bu öykünün de ana ilham kaynağı Kutsal Kitap’tır. Zweig, Nuh Tufanı’ndan esinlenerek yazar.
Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak amacıyla kuzgun gönderir. Ancak kuzgun geri dönmez. Ardından güvercin gönderir, geri döner. Yedi gün sonra Nuh güvercini tekrardan salar. Güvercin, zeytin dalıyla gelir. Nuh, suların çekilmiş olduğunu anlar. Yedi gün sonra güvercini tekrardan gönderir. Fakat güvercin gelmez. Bunun nedeni ise savaştır.
Ölümsüz Kardeşin Gözleri
Kitaptaki ikinci en sevdiğim öykü en uzun olanı. Bu noktada Zweig Avrupa’da 20. yüzyılın başlarında Tolstoy, Romain Roland ve Hindistan’da Mahatma Gandhi’nin ortaya attığı soruları ciddi bir şekilde ele alır. Haksızlık yapmadan, suç işlemeden, günaha girmeden yaşamak mümkün müdür, sorularını sorar. Öyküde Virata ve diğer karakterler aslında idealist tiplerdir. Öykü, Virata’nın acımasız bir savaş komutanından yargıca, münzeviden köpek bakıcısı mertebesine gelmesini kendisine sorduğu ve kimsenin yanıtını bulamadığı sorular eşliğinde ele alır.
‘Birini öldürmek aslında kardeşini öldürmek demektir. (...) kılıç güç demektir, güç de adaletin düşmanıdır. Öldürmek günahtır ve kim bu günaha ortak olursa aslında o da bir katildir.’
Zweig’ın sonuna kadar karşı olduğu savaş ve dehşetle ilgili yazdığı bir kitap daha! Daha ne duruyorsunuz? Okumaya başlayın!
Comments