Élisabeth Vigée-Lebrun - to be exact Marie-Louise-Élisabeth Vigée-Lebrun - is among the most successful female artists in world history. She is seen as placing his art somewhere between Rococo and Neoclassical. Madame Lebrun, a famous reference for every art lover with the women in her portraits, was born on April 16, 1755 in Paris. Her father and first teacher, Louis Vigée, is a well-known portraitist known mainly for his pastel work, and her mother is a hairdresser.
Elisabeth continues to attend school until the age of 11, which is luckier than many girls at the time. In the 18th century, while boys were educated in fields such as mathematics and science, the education of girls was more on subjects such as dance, poetry and music that would help them get married. (We're not surprised, are we?)
After finishing school, she returns home and starts to spend her days in his father's workshop. Her father's death at the age of 12 had a devastating effect on her. Thus, Elizabeth, who devoted herself more to painting, visited the galleries and examined the works of painters such as Rubens, Rembrandt and Greuze, and improved herself. Along with attracting the attention of artists in Paris, she was advised by Joseph Vernet to turn his attention to old master painters and the nature around her.
*Her Father Louis Vigée
Elisabeth, who started to earn enough money to contribute to her family at the age of 15, started to become more famous after completing the portrait of Duchess de Chartres. Despite the difficulties of her time, she is one of the indispensable female artists, with her sweet language, and her ability to portray the people she portrays in the most beautiful way without disturbing the reality of the person while painting.
In 1774, she was elected to the Academy of St. Luke, one of the painters' guilds of Europe. She married Jean Baptiste Pierre Le Brun, one of the local art dealers, in 1776. Elisabeth's life takes on a different meaning when Queen Marie Anoinette requests her portrait.
(Rather than calling one of the painters of the palace, it was revolutionary for him to request a painter to beautify herself.)
*Jean Baptiste Pierre Le Brun
With this portrait she is appointed royal portrait painter!
*Marie Antoinette in Court Dress, 1778
Thanks to Elizabeth, who got along very well with the Queen, she became one of the rare women admitted to the Royal Academy in 1783. It is highly criticized for making a historical painting as an introductory piece with the help of the generally disliked queen Marie Antoinette. History painting, which was seen as the highest level of painting at that time, is not seen as something a woman can do(!). Elisabeth is said to have received help from a male painter. It is thought that many of her works were made by Jacques-Louis David until the 20th century.
(I really don't know what to say.)
Fearing for her own life, Elisabeth leaves Paris with her child when she sees the people walking to the Palace of Versailles with the effect of the French Revolution in 1789 (the Queen was later executed by guillotine). For the next 12 years, she constantly changes countries to Italy, Austria, England, Germany, Switzerland and most recently Russia. She continues to paint her portraits in these countries.
In Italy, where she first moved, she paints portraits for the nobility. At this point, he paints her personal favorite painting, Lady Hamilton's Life Study, as Cumaean Sybil. While in Russia, she paints members of the Catherine the Great family.
She returns to Paris in 1801, but dislikes the Parisian social life under Napoleon, and soon goes to London, where she paints portraits of the court and Lord Byron. She then returns to Switzerland and then finally to Paris. Her husband works with the French authorities to have her name removed from the list of counter-revolutionaries.
Today, Elisabeth Vigee Le Brun is known as one of the greatest portrait artists in French history. She is especially famous for his portraits of Marie Antoinette. Her paintings are exhibited in many of the world's most prestigious museums, including the National Gallery in London, The Met in New York, and the Palace of Versailles in France. Hope you visit one…
The women in her paintings are highly idealized. Draws more than 650 portraits and 200 landscapes. She wrote a book called Souvenirs de ma vie (1835–37; “The Memoirs of My Life”; Eng. Trans. Memoirs of Madame Vigée Lebrun).
Some of her works…
In 2015, a film about her life directed by Arnaud Xainte was shot. I leave the link of the trailer below for your insight :)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Élisabeth Vigée-Lebrun -tam olarak Marie-Louise-Élisabeth Vigée-Lebrun- Dünya tarihinin en başarılı kadın sanatçıları arasında yer alır. Sanatını Rokoko ve Neoklasik arasındaki bir yere yerleştirmiş olarak görülür. Portrelerindeki kadınlar ile her sanatsever için ünlü bir referans olan Madame Lebrun 16 Nisan 1755 yılında Paris’te doğar. Babası ve ilk öğretmeni olan Louis Vigée, ağırlıklı olarak pastel çalışmalarıyla bilinen tanınmış bir portreci, annesi ise kuafördür.
Elisabeth 11 yaşına kadar okula gitmeye devam eder ki bu anlamda o zamandaki birçok kız çocuğundan şanslıdır. 18. Yüzyılda erkekler matematik, bilim gibi alanlarda eğitim görürken kızların eğitimi daha çok evlenmelerine yardımcı olacak dans, şiir ve müzik gibi konulardı. (Pek şaşırmadık öyle değil mi?)
Okulunu bitirdikten sonra eve dönüp babasının atölyesinde günlerini geçirmeye başlar. 12 yaşında iken babasının ölümünün onda yıkıcı bir etkisi olur. Böylece kendini daha çok sanata veren Elizabeth galerileri dolaşarak Rubens, Rembrandt, Greuze gibi ressamların eserlerini inceler, kendini geliştirir. Paris’te bulunan sanatçıların da dikkatini çekmekle beraber Joseph Vernet tarafından dikkatini eski usta ressamlara ve etrafındaki doğaya vermesi yönünde tavsiyeler alır.
*Babası Louis Vigée
15 yaşında ailesine katkı sağlayacak kadar bu işten para kazanmaya başlayan Elisabeth’in Duchess de Chartres’in portresini tamamladıktan sonra ünü daha da yayılmaya başlar. Tatlı diliyle portresini yaptığı kişileri hoş tutması ve resmederken kişinin gerçekliğini bozmadan en güzel haliyle resmedebilmesi onu zamanının zorluklarına rağmen vazgeçilmez kadın sanatçılardan biri haline getirir.
1774 yılında Avrupa’nın ressam loncalarından olan Academy of St.Luke’a seçilir. 1776 yılında yerel sanat simsarlarından Jean Baptiste Pierre Le Brun ile evlenir.Elisabeth’in hayatı kraliçe Marie Anoinette tarafından portresinin yapılması isteğiyle farklı bir anlam kazanır.
(Sarayın ressamlarından birini çağırmaktansa kendini güzelleştirecek bir ressam isteğinde bulunması o zaman için devrimsel niteliktedir.)
*Jean Baptiste Pierre Le Brun
Bu portre ile kraliyet portre ressamı olarak atanır!
*Marie Antoinette in Court Dress, 1778
Kraliçe ile çok iyi anlaşan Elizabeth, sayesinde 1783 yılında Royal Akademi’ye alınan nadir kadınlardan biri olur. Halkın genel itibariyle sevilmeyen kraliçe Marie Antoinette yardımıyla giriş eseri olarak tarihi bir resim yapması fazlasıyla eleştirilir. O zamanlar ressamlığın en üst kademesi olarak görülen tarih ressamlığı bir kadının yapabileceği(!) bir şey olarak görülmez. Elisabeth’in erkek bir ressamdan yardım aldığı söylenir. Öyleki 20.yüzyıla kadar bir çok eseri Jacques-Louis David tarafından yapıldığı sanılır.
(Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum.)
1789 yılında Fransız Devrimi’nin etkisiyle birlikte Versay sarayına yürüyen halkı gördüğünde (Kraliçe sonrasında giyotin ile idam edilir.) kendi hayatı adına korkan Elisabeth çocuğuyla birlikte Paris’i terk eder. Sonraki 12 yıl boyunca İtalya, Avusturya, İngiltere, Almanya, İsviçre ve en son Rusya olmak üzere sürekli olarak ülke değiştirir. Gittiği bu ülkelerde portrelerini resmetmeye devam eder.
İlk taşındığı yer olan İtalya’da soylular için portreler yapar. Bu noktada, kişisel favori tablosu olan Lady Hamilton’un Yaşam Çalışması’nı Cumaean Sybil olarak çizer. Rusya’dayken, Büyük Catherine ailesinin üyelerini boyar.
1801'de Paris'e döner, ancak Napolyon yönetimindeki Paris sosyal hayatından hoşlanmayarak , kısa süre sonra mahkeme ve Lord Byron'ın portrelerini yaptığı Londra'ya gider. Daha sonrasında İsviçre’ye ve devamında nihayet Paris’e geri döner. Kocası, adının karşı-devrimciler listesinden çıkarılması için Fransız yetkililerle birlikte çalışır.
Bugün, Elisabeth Vigee Le Brun, Fransız tarihinin en büyük portre sanatçılarından biri olarak bilinir. Özellikle Marie Antoinette portreleriyle ünlüdür. Resimleri, Londra’daki Ulusal Galeri, New York’taki The Met ve Fransa’daki Versailles Sarayı gibi dünyanın en prestijli müzelerinin çoğunda sergilenir. Birini gezmeniz dileğiyle…
Resimlerindeki kadınlar oldukça idealize edilir. 650’den fazla portre ve 200 manzara çizimi yapar. Souvenirs de ma vie (1835–37; “Hayatımın Hatıraları”; Eng. Çev.Memoirs of Madame Vigée Lebrun ) adında kitap yazar.
Bazı çalışmaları…
2015 yılında Arnaud Xainte’nin yönetmenliğini yaptığı, hayatını ele alan film çekilir. Öngörü almanız adına fragmanının linkini aşağıya bırakıyorum:)
Comentarios