top of page
Yazarın fotoğrafısevinc orman

Women In Art #12: Helen Frankenthaler (tr/eng)

Güncelleme tarihi: 10 Eki 2022

Hemen hemen her alanda olduğu gibi sanatta da kendini gösteren erkek egemenliğine rağmen Soyut Dışavurumculuk döneminin öncü ressamlarından biri olur. Öyleki Jackson Pollock ve Willem de Kooning gibi sanatçıların yanı sıra, bu akımın ikinci dalgasının öncülerinden biri olarak kabul edilir. Eserlerini güzellik sorunu üzerine ele alır: Helen Frankenthaler.

(12 Aralık 1928 - 27 Aralık 2011)

Helen, New York Eyaleti Yüksek Mahkemesi yargıçlarından birinin en küçük kızı olarak New York'un Yukarı Doğu Yakası'nda doğar. Doğumundan itibaren etrafındaki entelektüel ve kültürel yaşamı benimser. Ailesi genç yaşta sanatsal yeteneğini fark eder ve destekler. Babasını 11 yaşındayken kaybeder. Bu kayıp Helen'i derinden etkilemesiyle beraber ona yoğun migrenlerden muzdarip olduğu 4 yıllık mutsuzluk dönemi getirir.


On beş yaşındayken New York'taki Dalyon Okulu'na gönderilir ve modernist hareketleri özümsemiş ve baskı yapımında yetenekli bir Meksikalı sanatçı olan Rufino Tamayo'nun yanında çalışmaya başlar. Bu birliktelik geleceği hakkındaki fikrini değiştirir. Sanat tarihçisi olmayı bu sedef bağlamında Columbia Üniversitesi'ne gitmeyi arzu eden Helen sonrasında bir kadın sanatçı olmak üzere daha zor bir yol seçer. Daha sonrasında Bennington Kolejine kayıt olarak Soyut Dışavurumculuk ile ilgilenen Paul Feeley'in yanında çalışır.

1950 yılında Bennington mezunları için düzenlenen bir sergide Clement Greenberg adlı sanat eleştirmeniyle tanışmak Helen için adeta bir dönüm noktası olur. Birkaç yıl sürecek olan romantik bir ilişkiye başlarlar. Kendisinim güzelliği kadar yeteneğine de hayran olan Greenberg onu gelişen sanat ortamı ve yükselen Hans Hofmann, Jackson Pollock, Willem de Kooning gibi sanatçılarıyla tanıştırır.

Bu dönemde Helen, ilk Pollock damla resmimi görür. Yerde düz bir tuval üzerine resim yapma fikri ilgisini çeker. Bunun getirisi olarak yağlı boyayı terebentin ile seyrelterek ve renklerin karışmasına, şaşırtıcı yeni kombinasyonlar oluşturup yeni efektler oluşturmasına izin vererek doğrudan astarsız tuval üzerine renklendirme denemeleri yapmaya başlar. "Islatma-leke" tekniğini geliştirir. 1952 tablosu "Dağlar ve Deniz" Renk Alanı resmi olarak bilinen hareketi başlatır. Öyleki çok az resim, bütün bir sanat hareketi için başlangıç silahını ateşleyebilir. Helen çalışmaları için şunu söyler:

"Çalışırken beni ilgilendiren şey, resmin bir kır manzarası olması ya da birilerinin onda güneşin doğuşunu görüp görmemesi değildir. Beni ilgilendiren, güzel bir resim yapıp yapmadığımdır."


Değerli sanat eleştirmeni Arthur Dano ise Helen'in sanatını "Uzaktan kübist ama dişileştirilmiş, sert açıları, agresif kenarları ve tehlikeli köşeleri olmayan." olarak görür.


Geliştirdiği yöntemle çalışmalarına devam ederken bir başka önde gelen Soyut Dışavurumcu ressam olan Robert Motherwell ile tanışır. 13 yıl sürecek olan evliliğin ilk adımını atarlar. Diğer Soyut Dışavurumcu sanatçılar arasında "altın çift" olarak anılır.

Helen Frankenthaler ile beraber Joan Mitchell, Grace Hartigan, Lee Krasner ve daha birçok kadın sanatçı erkeklerle uyum sağlamak için kendilerini tanımlayarak hiçbir zaman kendini alçaltmaz. Helen bu konu hakkında ise "Benim için kadın ressam olmak asla sorun olmadı. Kadın ressam olmaya kızmıyorum. Ben onu istismar etmiyorum. Resim yapıyorum." söylemlerini dile getirir. Tüm kadın sanatçılar gibi Helen de cinsiyet körü bir sanat dünyası olabileceğine inanır. Onun için kalite, sanatın nihai ölçüsüdür.


1960 yıllarında Helen yağ yerine akrilik boya kullanmaya başlar. Canyon(1965) gibi akrilik çalışmalarında bu yeni malzemenin olanaklarını ortaya çıkarır. 1966'da Venedik Bienali'nde, 1967 Uluslararası ve Montreal'deki Evrensel Sergi'de çalışmalarını uluslararası bağlamda sergiler.

1971 yılında Motherwell'den boşanır. 1980 ve 1990 yıllarında resim ve baskı resimdeki çalışmalarının yanı sıra kil ve çelik heykel gibi yeni medyumları dener. 2011 yılında Darien, Connecticut'taki evinde ölür.


Çalışmalarına daha yakından bakabilmek için: https://www.frankenthalerfoundation.org/



—---------------------------------------------------------



She became one of the leading painters of the Abstract Expressionism period, despite the male dominance, which manifests itself in art as in almost every field. She is considered one of the pioneers of the second wave of this movement, along with artists such as Jackson Pollock and Willem de Kooning. Her work deals with the question of beauty: Helen Frankenthaler.

(December 12, 1928 - December 27, 2011)

Helen was born on New York's Upper East Side, the youngest daughter of a judge of the New York State Supreme Court. She embraces the intellectual and cultural life around her. Her family recognizes and supports her artistic talent at a young age. She lost his father when she was 11 years old. This loss affects Helen deeply, and brings her a 4-year period of unhappiness when she suffers from intense migraines.


At the age of fifteen, she was sent to Dalyon School in New York and began working with Rufino Tamayo, a Mexican artist who assimilated the modernist movements and was skilled in printmaking. This union changes her mind about her future. Desiring to become an art historian in the context of this psoriasis, Helen chooses a more difficult path to become a female artist afterward. She later enrolled at Bennington College to work with Paul Feeley, who was interested in Abstract Expressionism.

Meeting art critic Clement Greenberg at an exhibition for Bennington alumni in 1950 marks a turning point for Helen. They begin a romantic relationship that will last for several years. Admiring her talent as well as her beauty, Greenberg introduced her to the emerging art scene and emerging artists such as Hans Hofmann, Jackson Pollock, and Willem de Kooning.

During this period, Helen sees the first Pollock drip painting. The idea of ​​painting on a flat canvas on the floor intrigues her. As a result, she begins to experiment with coloring directly on unprimed canvas by diluting the oil paint with turpentine and allowing the colors to mix, creating surprising new combinations and new effects. She improves the "soak-stain" technique. The 1952 painting "Mountains and Sea" initiates the movement known as the Color Space painting. So few paintings can fire the starting gun for an entire art movement. Helen says of her work:

"What interests me when I work is not whether the painting is a landscape or whether someone sees the sun rise in it. What interests me is whether I paint a beautiful painting."


Distinguished art critic Arthur Dano describes Helen's art as "remotely cubist but feminized, without hard angles, aggressive edges, and dangerous corners."


While continuing to work with the method she developed, she met another prominent Abstract Expressionist painter, Robert Motherwell. They take the first step of a marriage that will last 13 years. It is referred to as the "golden couple" among other Abstract Expressionist artists.

Along with Helen Frankenthaler, Joan Mitchell, Grace Hartigan, Lee Krasner and many more female artists never demean themselves by defining themselves to fit in with men. Helen on this subject said, "Being a female artist has never been a problem for me. I don't get angry at being a female artist. I don't abuse her. I paint." Like all female artists, Helen believes there can be a gender-blind art world.


In the 1960s, Helen started using acrylic paint instead of oil. In acrylic works such as Canyon(1965), she reveals the possibilities of this new material. She exhibits her work in an international context at the 1966 Venice Biennale, the 1967 International and the Universal Exhibition in Montreal.

She divorced Motherwell in 1971. In the 1980s and 1990s, in addition to her works in painting and printmaking, she tries new mediums such as clay and steel sculpture. In 2011, Darien dies at his home in Connecticut.


To take a closer look at his work: https://www.frankenthalerfoundation.org/


Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page