top of page

Women In Art #14: Agnes Bernice Martin (eng/tr)

Canadian-born abstract painter who lost her father when she was two years old and diagnosed with schizophrenia. Her work is described as "an ambivalent essay on introversion and silence": Agnes Bernice Martin.

Agnes Bernice Martin is born to Scottish Presbyterian settlers on an isolated farm. Her father, a wheat farmer, died when Agnes was two years old, and her mother sold her real estate to support the family. Throughout her childhood, Martin had a close relationship with her grandfather but distant with her mother. The main reason for this situation is that her mother likes to see people suffer and prefers a life isolated from people. Unfortunately, this forced loneliness that Agnes is exposed to affects her self-confidence and makes her believe that she is hated.

Her family moved several times, eventually moving to Vancouver, where Agnes swam competitively for a spot on the Olympic team. She immigrated to Washington at the age of 19, and gained US citizenship in 1950. She was educated at Western Washington State College in Bellingham from 1935 to 1938. Afterwards, she teaches at public schools in Washington. She goes to the University of New Mexico to get her master's degree, and then she teaches.

In the 1940s and 1950s, Agnes spent her time between New York City and the southwest. During this period, she paints extensively. Due to her growth in the Pacific Northwest, the dusty, dry landscape of the Southwest America constantly draws her attention. In 1947 she participates in a program of study through the Harwood Museum in New Mexico, a major center for postwar landscape painters such as Marsden Hartley and Ernest Blumenschein. In 1957; Betty Parsons, an influential gallerist who also helped launch the careers of many American Abstract Expressionists such as Jackson Pollock and Marth Rothko, persuaded Agnes to host Agnes at her place after seeing her work in New Mexico.

In the early 1950s, Agnes lived near Wall Street. During this period, she was diagnosed with paranoid schizophrenia and was exposed to auditory hallucinations and catatonic trances throughout her life. She has been hospitalized several times since the 1960s. She is also secretly homosexual.


Agnes became associated with Abstract Expressionism and the Color Space after she opened an exhibition through Parsons. She continues to experiment in these practices, and in 1961 she arrives at the grid format she is known for. From this point on, her work is displayed in Virginia Dwan's gallery in the "Systematic Paintings" exhibition. She stopped painting after Reonhardt's death and the planned demolition of the building where her studio was located. She bought truck and caravan in order to travel across Western countries, her native Canada. She builds her own adobe house in a remote area of ​​New Mexico where she finds remedies for schizophrenia and focuses on writing poetry. She regularly attends speech therapies, receives treatment, and turns to Zen Buddhism.

In 1973 she produces a serigraph portfolio called "On a Clear Day" based on her own drawings. After seven years, she starts painting again. In 1976, she directed the first and only cinematic attempt, "Gabriel". She then leads a simple life with television, radio and limited human contact for several paths. Arne Glimcher, the founder of Pace Gallery, who visited her during this period, became her lifelong friend.


Unlike many painters who have lived with mental illness, Agnes claims that schizophrenia has absolutely nothing to do with her work. She reveals this situation with these words: "When I think of art, I think of beauty. Beauty is the mystery of life and not in the eye, but in the mind… The consciousness of perfection is in our minds."

Agnes spends the last years of her life traveling, writing, experimenting with filmmaking, and drawing. Her practice becomes a metaphor for the pursuit of tranquility. Her seclusion ironically skyrocketed her reputation. Her influence is particularly felt in India and China. When she dies, she asks for an anonymous grave in order not to make a pilgrimage to her grave.


—--------------------------------------------------------


Kanada doğumlu, iki yaşındayken babasını kaybetmiş, şizofreni tanılı soyut ressam. Çalışmaları "içe dönüklük ve sessizlik üzerine kararsız deneme" olarak tanımlanır: Agnes Bernice Martin. 

Agnes Bernice Martin, İskoç Presbiteryen yerleşimcilerine izole bir çiftlikte doğar. Buğday çiftçisi olan babası Agnes iki yaşındayken ölür, annesi aileyi geçindirmek adına gayrimenkullerini satar. Martin çocukluğu boyunca büyük babasına yakın fakat annesiyle uzak bir ilişkiye sahip olur. Bu durumun temel nedeni annesinin insanların acı çektiğini görmekten hoşlanması ve insanlardan izole bir yaşamı tercih etmesidir. Ne yazık ki Agnes'in maruz kaldığı bu zorunlu yalnızlık onun özgüvenini etkilemekle beraber kendisinden nefret edildiğine inandırır.

Ailesi birkaç kez yer değiştirir, en sonunda Agnes'in Olimpiyat takımında yer almak adına rekabetçi bir şekilde yüzdüğü Vancouver'a yerleşir. 19 yaşındayken Washington'a göç eder, 1950 yılında ise ABD vatandaşlığı kazanır. 1935'ten 1938 yılına kadar Bellingham'da yer alan Western Washington Eyalet Kolejinde eğitim görür. Sonrasında ise yine Washington'da yer alan devlet okullarında öğretmenlik yapar. Yüksek lisans eğitimi almak üzere New Mexico Üniversitesine gider ardından ders verir.

1940 ve 1950 yıllarında Agnes, vaktini New York City ile güneybatı arasında geçirir. Bu dönemde önemli ölçüde resim yapar. Kuzeybatı Pasifik'de büyümesi sebebiyle Güneybatı Amerika'nın tozlu, kuru manzarası sürekli olarak ilgisini çeker. 1947'de Marsden Hartley ve Ernest Blumenschein gibi savaş sonrası manzara ressamları için önemli bir merkez olan New Mexico'daki Harwood Müzesi aracılığıyla bir çalışma programına katılır. 1957 yılında; nüfuzlu bir galerici olan ve ayni zamanda Jackson Pollock, Marth Rothko gibi birçok Amerikalı Soyut Dışavurumcu'nun kariyerlerine başlasına yardım eden Betty Parsons, Agnes'in New Mexico'daki çalışmalarını gördükten sonra onu kendi yerinde ağırlamaya ikna eder. 

1950 yılların başında Agnes, Wall Street yakınlarında yaşamaya başlar. Bu dönemde kendisine paranoid şizofreni teşhisi konulur, hayatı boyunca işitsel halüsinasyonlara ve katatonik translara maruz kalır. Öyleki 1960 yıllarından itibaren birkaç kez hastaneye kaldırılır. Aynı zamanda kendisi gizli eşcinseldir. 


Agnes, Parsons aracılığıyla sergi açtıktan sonra Soyut Dışavurumculuk ve Renk Alanı ile ilişkilendirilir. Bu pratiklerde deneyler yapmaya devam eder ve 1961'de bilindiği ızgara formatına ulaşır. Bu noktadan sonra çalışmaları, "Sistematik Tablolar" sergisinde, Virginia Dwan'ın galerisinde gösterilir. Reonhardt'ın ölümünden ve stüdyosunun bulunduğu binanın planlı yıkımından sonra resim yapmayı bırakır. Batı ülkelerini, memleketi Kanada'yı dolaşmak için kamyon ve karavan satın alır. Şizofreniden kurtulmak için çareler bulduğu New Mexico'nun uzak bir bölgesinde kendi kerpiç evini inşa eder ve şiir yazmaya odaklanır. Düzenli bir şekilde konuşma terapilerine katılır, tedavi görür ve Zen Budizmi'ne yönelir. 

1973'te kendi çizimlerine dayanan "On a Clear Day" adında bir serigraf portföyü üretir. Yedi yılın ardından yeniden resim yapmaya başlar. 1976'da ilk ve tek sinema denemesi olan "Gabriel" filmini yönetir. Ardından birkaç yol boyunca televizyon, radyo ve sınırlı insan teması olan sade bir yaşam sürer. Bu süreçte onu ziyaret eden Pace Gallery'in kurucusu Arne Glimcher ömür boyu arkadaşı olur. 


Ruhsal hastalıkla yaşamış birçok ressamın aksine Agnes, şizofrenin kesinlikle eserleriyle ilgisi olmadığını iddia eder. Bu durumu şu sözleriyle açığa vurur: "Sanatı düşündüğümde güzelliği düşünüyorum. Güzellik hayatın gizemi ve gözde değil, akılda… Mükemmelliğin bilinci ise zihnimizde."

Agnes hayatının son yıllarını seyahat ederek, yazarak, film yapımıyla ilgili deneyler yaparak, resim çizerek geçirir. Pratiğini sükunet arayışı için bir metafor durumuna gelir. İnzivaya çekilmesi ironik bir şekilde ününü tavana vurur. Etkisi özellikle Hindistan ve Çin'de hissedilir. Vefat ettiğinde mezarına hac yapılmaması adına isimsiz bir mezar ister. 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page